Eski Türk kültüründe büyük bir dağa sahip olmayan medeniyetlerin yok olacağı inancı hâkimdi. Asya’nın geniş alanlarına dağılmış Türk budunları efsaneleştirdiği Tanrı dağı

Tanrı da
ğı denince aklımıza ilk gelen
şey Do
ğu Türkistan olsa gerek, kan gözya
şı ve zulmün ana vatanı Do
ğu Türkistan. Elbette Türkistan denince de aklımıza TURAN geliyor. Oysa Türk yurdu sadece Türkistan’dan olu
şmaz. Büyük okyanustan Avrupa içlerine, kuzeyde Sibirya, güneyde Hindistan’ında içinde bulundu
ğu büyük bir co
ğrafyadır Türk yurdu. Ve elbette bu yurdun simgesidir Tanrı Da
ğı.
Şiirlerimize, türkülerimize, mar
şlarımıza ta
şıdı
ğımız ve hiç görmedi
ğimiz halde içimizi burkan bir güzelliktir Tanrı Da
ğı. Tanrı Da
ğı Kızıl Elma’ya yapılan kutlu yolculu
ğun ba
şlangıç noktasıdır. Tanrı Da
ğı zaman zaman bozulan Türk birli
ğinin yeniden toparlanmak için seçti
ği bir baba ota
ğıdır. Karlı zirvelerine bakıp özgürlü
ğü yüre
ğimizde hissetti
ğimiz, yamaçlarında hayvanlarımızı otlattı
ğımız, etrafı çöllerle kaplı Türk yurdunun ya
şam kayna
ğıdır bir bakıma. Ba
ğrından çıkan buz gibi sularıyla hayat verir ovalara, vadilere, tabiat ve insanlı
ğa.
Türk milliyetçiliğinin mihenk taşı olmasının ve Türk’ler için kutsal sayılmasının elbette sebepleri var. Adem peygamber (A.S) ilk insandı. Cennetten ayrılıp ta dünyaya geldikten sonra peygamber olarak bin yıl yaşadı. Kendi neslinden kırk bin insanı gördü. Öldüğünde yerine Şit (A.S) peygamber oldu. Dokuz yüz on iki yıl sonra yerini Anuş’a, oda yerini Mehlail’e bıraktı. Nüfusları çoğaldı ve Babil ülkesi üzerinde Süsşehrini kurdular. Sonrasın da Hak Teâlâ İdris (A.S.) ‘ı peygamber yaptı. İdris (A.S.) zamanında insanlar Rab’lerini unutup farklı inançlara girmeye başladı. Seksen iki yıl peygamberliğinden sonra cennete göçerken yerine Matoşallah’ı bıraktı. Metoşallah’tan sonra ise Nuh (A.S.) iki yüz elli yaşında peygamber oldu. Yedi yüzyıl halkını imana davet et de halkından seksen kişi dışında kendisine inanan olmadığı için bir Rabbinden; kendine ve hak dine inanmayanları cezalandırması için duada bulundu. Allah Teâlâ duasını kabul etti
Cebrail yeryüzüne inerek büyük bir gemi yapmasını ve her canlıdan birer çift alarak kendine inananlar ile birlikte gemiye binmesini emretti.
Gemi tamamlanıp ta her canlıdan birer çift gemiye konulduğunda gökten ve yerden sular fışkırmaya başladı. Tüm canlılar ve kâinat sular altında kalmıştı. Allah kendine isyan edenleri böylece cezalandırıyordu.
Tufan tam olarak altı ay on gün sürdü. Sonunda sular çekilmeye başladığında Nuhun gemisi Cudi dağı üzerinde karaya oturdu.

Ortado
ğu yeniden insanlı
ğın başlangıç noktası olmuştu. Gemide bulunan seksen ki
şi hastalık yüzünden ölmü
ş ve geriye sadece Nuh peygamber ile karısı ve Nuh’un üç o
ğlu Ham Sam ve Yafes ile karıları hayatta kalmı
ştı. Nuh (A.S) peygamber, Ham ‘ı Hindistan bölgesine, Sam’ı
İran tarafına, Yafes’i ise do
ğuya gönderdi. Yafes ve o
ğulları Türk yurdu olarak bilinen co
ğrafyada uzun süre bir yurt kurmak için dola
şıp durdular. En sonunda Tanrı Da
ğı’nın ortasında dünyanın en güzel manzaralarının bulundu
ğu Issık gölünün oldu
ğu yeri yurt bellediler. Yasef’in o
ğullarından en küçü
ğü henüz adını almamı
ştı. Onun için uygun bir isim dü
şünürken Gök tanrı mele
ğini göndererek o
ğlunun adını Türk koymasını bildirdi.
Bunun üzerine adı Türk oldu ve TÜRK adı Gök tanrı tarafından kendi askeri olarak büyümesi ve dinini yayması için bu kavme isim olarak verildi. (Burada Gök tanrı ismi Allahu Teâlâ için kullanılmıştır. Nuh peygamberin altı oğlundan diğer bir rivayete göre dört oğlundan üçü mümin idi ve inançlarını yaşardı bunlardan biride Yafes’tir. ) Yafes bir ırmaktan geçerken boğularak ölünce onun yerine ailenin en küçüğü ama en akıllı ve güçlüsü olan Türk geçti. Türk’ün sülalesi büyüdü ve genişledi, Issık gölü ve Tanrı (Tengri) Dağına sığmaz olunca Türk yurdu olarak bilinen alana dağıldılar. Her biri kendi boyunu ve milletini oluşturdu. İşte Türk ırkının oluşumu kısaca böyledir.

O yüzdendir ki Tanrı da
ğı bir ırkın do
ğup büyüdü
ğü ve dünyaya hakim oldu
ğu yerdir. Türkler için kutsiyeti buradan gelir. Buraya kadar anlatılanların bir masal oldu
ğunu zannedenlere bu konu ile ilgili bir çok kaynak göstermek mümkündür.
Deguignes'e göre Yafes'in sekiz oğlundan en büyüğü Türk ismine sahipti. Hammer tarihinde "şecerenin ilki olan Türk... Her halde Heredot'un eserindeki Targitaos ve Mukaddes Kitap (Tevrat)’taki Taghrama'dır"
Yaşar Kalafat'a göre Türklük, ismini işte bu Türk Ata'dan almıştır. Türk Ata, Hz. Adem'in torunlarından olan Hazer'in oğlu Yafes'ten türemiştir. Türk Ata, ilahi tebligat yapılan tebligatçılar hiyerarşisinde yer almaktadır.
Rehber Ansiklopedisi'nde Yafes hakkındaşöyle bahsedilmektedir: Nûh aleyhisselâmın oğlu Yâfes mümin idi. Evladı çoğalınca, onlara reîs olmuştu. Hepsi, dedelerinin gösterdiği gibi Allahü teâlâya ibâdet ediyordu. Yâfes, nehirden geçerken boğulunca, Türk ismindeki küçük oğlu, babasının yerini tuttu. Gittikçe artan nesli Türk adıyla anıldı.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Türk tarih tezini savunurken şunları söyler: "Efendiler bu insanlık dünyasında en az yüz milyonu aşkın nüustan oluşan büyük bir Türk milleti vardır ve bu milletin yeryüzündeki genişliği oranında da bir derinliği vardır. Efendiler bu derinliği isterseniz ölçelim: Birinci ölçek tarih öncesi devirlere ilişkin ölçektir. Bu ölçeğe göre Türk milletinin kökünün dayandığı Türk adındaki insan, insanlığın ikinci babası Nuh Aleyhisselamın oğlu Yafes'in oğlu olan kişidir. Tarih döneminin belge tedarikinde pek hoşgörülü olan ilk evrelerine biz de hoşgörü gösterelim, fakat en açık ve kesin ve en maddi tarih kalıntılarına dayanarak söyleyebiliriz ki Türkler, on beş yüzyıl önce Asya'nın göbeğinde muazzam devletler kurmuştur ve insanlığın her türlü yeteneği onda ortaya çıkmıştır."
Vâni Mehmed Efendi, "Araisü'l-Kurân" adlı eserinin birinci bölümünde şöyle der: "Türklerin Benî İshâk‘tan kabul edilmesine gelince; buradaki İshâk'ın, İshâk Peygamber olduğu açıktır. Bil ki, ben Türk tarihlerinde, Oğuz Han'ın Yafes'in neslinden olduğunu gördüm. Türkler'in tamamı O'nun neslindendir. Oğuz Han, Hz.İbrahim‘le çağdaş idi. Hatta Türkler, O'nun İbrahim'e iman ettiğini ve İshak'ın kızıyla evlendiğini de iddia ederler ve Türkler, Kurân-ı Kerîm'de zikredilen Zülkarneyn ile kastedilen, Oğuz Han'dır derlerdi
Arap tarihçisi el-Mesudi'ye (X. yy.) göre, Türkler, Nuh Peygamber'in üç oğlundan biri olan Yafes (diğerleri Ham ve Sam)'in soyundan iniyordu. "Tac-üt Tevârih" yazarı Hoca Sadettin Efendi dâhil bütün Osmanlı vak'anüvis (resmî devlet tarihçi)leri bu görüşü aynen benimsemiştir.
Joseph Deguignes de "Büyük Türk Tarihi" adlı kitabında, Türklerin atası olarak Nuh Peygamberin oğlu Yafes'i zikretmekte, hatta Yafes'in oğullarından birinin adının Türk olduğunu, Hazar, Türkistan ve Volga ırmağı çevresinde yaşadığını ifade etmektedir. Bunları çoğaltmakta mümkündür Şöyleki;
Ebülgazi Bahadır Han'ın “Şecere-i Terakime”sinde, Reşideddin'in "Cami'üt-Tevarih"inde, Oğuz Kağan Destanınında, "Tarih-i Enbiya" ve "Hükem"de, Ebülgazi Bahadır Han'ın “Şecere-i Terakime”sinde, Yahudilerin kutsal kitabı Tevrat'ta, Kırgızistanlı öğretim üyesi Prof. Dr. Ömürkul Yasayev'in tüm dünyada kabul gören makalelerinde ve Türkmenistan devlet başkanı Saparmurat Türkmenbaşı'nın "Ruhnâme" adlı eserinde bu konu detaylı olarak anlatılmıştır.
İşte böylesine gerçekçi yaklaşım ile Gök Tengri’nin adını Türk koyduğu ve Yeryüzündeki askerleri olarak iltifat ettiği kavmin doğduğu geliştiği yerdir Tanrı (Tengri) dağı. Altın olmadığı ispatlanmasına rağmen saygı ve sahiplenme duygusu ile Altın dağları adı da verilen Tanrı dağlarına hiç görmediği halde özlem duyan hasret çeken Anadolu Türklerinin bu duygusu ancak böyle anlaşılabilir.
Tanrı Dağı Tarihte adı geçen, geçmeyen unutulmuş büyük kahramanlara ait destanların yazıldığı yerlerdir. Böylesine büyük kahramanlıkların yaşandığı bu coğrafyaya şimdi hüzünlü bir bakış sergilememizde sanırım bizlerin de hataları olsa gerek. Tanrı dağının en tepesine ulu hakanının ismini verenler, bugün bu topraklar da Turan’a ulaşamadığı için boynu bükük bir ifade ile mazide yaşadığı o haşmetli günlerini arıyor. Kağan Tanrı tepesi ( Khan tengri ) kutsal Tanrı dağının zirvesinden, Türk’ün silik mazisine hüzünle bakıyor.
Tanrı dağları’nın tepelerinde kar, eteklerinde her rengin kuşağını içinde barındıran yeşillik vardır. Ormanlarla kaplı Tanrı dağı’nın çoğunluğunu çam, ardıç,şimşir gibi ağaçların kaplar. İşte bu ağaç ve bitki kokularının büyüsü Tanrı dağına ayrı bir güzellik ve haşmet verir. Kendisi birer efsane olan Türkler Tanrı dağını kutsal bilmiş, ne Tanrı dağının altında nede üstünde "altın" olmadığı halde bazen "altın dağları" demiş, içinden çıkan nice kahramanlarına yuva olan bu tepelere ağıtlar yakmıştır.

Da
ğları ya
şamlarıyla ili
şkilendiren Türkler da
ğların ula
şılamaz devasa ha
şmetinden etkilenmi
ş ve nice efsanelerine ta
şımı
şlardır. Türklerin ilk medeniyetini Tanrı da
ğları etrafında kurduklarını söyleyen birçok kaynak vardır. Eski Türk kültüründe büyük bir da
ğa sahip olmayan medeniyetlerin yok olaca
ğı inancı hâkimdi. Asya’nın geni
ş alanlarına da
ğılmı
ş Türk budunları efsanele
ştirdi
ği Tanrı da
ğına daima kutsal gözle bakmı
ş, tarihten gelen gücünü ve kudretini neredeyse Tanrı dağından almıştır. Bu gün O
ğuz soyunun sahibi olan Anadolu Türklerinin Tanrı da
ğına ilgisini anlayabilmek için, önce Türk gibi düşünmek zarureti vardır.
Kaldı ki daha dün gerçekleşmiş gibi anlatacağınız ve adına "geçmiş" yakıştırması yapacağınız Türk tarihi 10 bin yıllık bir gelenekten gelirse, bu köklü kültürün dünya medeniyetindeki önemini anlamış ve sahiplenmiş oluruz. Dünyanın neresinde olursa olsun "Yesi" de "Çimkent" de Uluğ Türkistan da bir gün yaşamak, bir Türk için ne güzel kavuşmadır. Ve hasretin dinmesi anlamını taşır. Aslında nerede olursak olalım hepimizin sılası öz vatanı değimlidir Tanrı Dağı.
Bugün biz Türklerin içinde bulunduğu en büyük sıkıntı, hiç şüphesiz tarihine küsmüş, geçmişine düşman bir vurdumduymazlıkla mazisine kayıtsız kalmasıdır. Biz yüreklerinde bu büyük Mefkûreyi yaşatanlar ve ecdadına sahip çıkarak yüceltenler olarak Tanrı Dağlarının o sisli tepelerine hala özlem ile bakıyoruz. Khan Tengri nin heyecanını, yaşanan kahramanlık hikâyelerini içimizde sımsıcak tutuyoruz. Dağlar acılı insanların meramını sinesinde saklar. Sisli puslu dağlar bilinmez manevi bir güç verir adeta, dağları ardına alanlara.
Tanrı dağları ne kadar uzak olsa da, Türk’ün içinde beslediği o büyük mefkûre onları canlı ve diri tutmaya yetecektir. Tanrı dağları bir dilektir. Türkün şerefli mazisinin devasa ispatıdır. Doğu Türkistan’ın gelecekte bağımsızlığına da şahit olacak, geçmişten bugüne uzayan Türk’ün hürriyet ateşinin yakılacağı mekânın adıdır.

Şimdi titreyip kendimize gelme zamanı, daha ne kadar zaman tanrı Da
ğının boynunu bükük bırakaca
ğız.
Şimdi aya
ğa kalkma zamanı. Yıllarca bu co
ğrafyaya hükmetmi
ş kahramanlıkları tüm dünyaca bilinen atalarımız; Hanlar hanı O
ğuz Han, Yoktan bir millet, bir devlet kuran Ti
ğin Mete, Dönemin en bilgilisi Bilge ka
ğan, Avrupa’yı titreten Atilla, Peygamberimizin övgüsüne mazhar olmu
ş Fatih Sultan Mehmet Han, Türkler bitti derken yeniden dünyanın sahnesine çıkaran Mustafa Kemal ve di
ğer sayamadı
ğımız sayısız Türk büyü
ğünün u
ğra
şlarını, çabaların bo
şa mı çıkaraca
ğız. Her birimiz bir Türk Milliyetçisi ve Turan sevdalısı olarak
şaha kalkmanın zamanı geldi. Bozkırlarda ba
şıbo
ş gezen bozkurtların bir araya gelme ve Tanrı Da
ğına yürüme vaktidir vakit. Herkesin uyudu
ğu yerde uyanık kalmak, herkesin uyanık oldu
ğu yerde gözümüzü dört açmak gerek.Tanrı dağları bizim için kutsaldır ana vatanımızdır.
Bugünkü siyasi coğrafya dikkate alınırsa, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan ve Çin'in Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nin merkezi kısımlarına yayılır. Tanrı Dağlarının 1,000,000 km² lik alanı kapladığı hesaplanmıştır.
Kaynak http://www.turkelleri.com/koseyazisi-42-Tanri-Daglari-neden-Turk-icin-Kutsaldir-Kursad-destani-1.html , https://tr.wikipedia.org/wiki/Tanr%C4%B1_Da%C4%9Flar%C4%B1
Düzenlenmiştir.