Eski Türk kültüründe büyük bir dağa sahip olmayan medeniyetlerin yok olacağı inancı hâkimdi. Asya’nın geniş alanlarına dağılmış Türk budunları efsaneleştirdiği Tanrı dağı

Türk milliyetçiliğinin mihenk taşı olmasının ve Türk’ler için kutsal sayılmasının elbette sebepleri var. Adem peygamber (A.S) ilk insandı. Cennetten ayrılıp ta dünyaya geldikten sonra peygamber olarak bin yıl yaşadı. Kendi neslinden kırk bin insanı gördü. Öldüğünde yerine Şit (A.S) peygamber oldu. Dokuz yüz on iki yıl sonra yerini Anuş’a, oda yerini Mehlail’e bıraktı. Nüfusları çoğaldı ve Babil ülkesi üzerinde Süsşehrini kurdular. Sonrasın da Hak Teâlâ İdris (A.S.) ‘ı peygamber yaptı. İdris (A.S.) zamanında insanlar Rab’lerini unutup farklı inançlara girmeye başladı. Seksen iki yıl peygamberliğinden sonra cennete göçerken yerine Matoşallah’ı bıraktı. Metoşallah’tan sonra ise Nuh (A.S.) iki yüz elli yaşında peygamber oldu. Yedi yüzyıl halkını imana davet et de halkından seksen kişi dışında kendisine inanan olmadığı için bir Rabbinden; kendine ve hak dine inanmayanları cezalandırması için duada bulundu. Allah Teâlâ duasını kabul etti
Cebrail yeryüzüne inerek büyük bir gemi yapmasını ve her canlıdan birer çift alarak kendine inananlar ile birlikte gemiye binmesini emretti.
Gemi tamamlanıp ta her canlıdan birer çift gemiye konulduğunda gökten ve yerden sular fışkırmaya başladı. Tüm canlılar ve kâinat sular altında kalmıştı. Allah kendine isyan edenleri böylece cezalandırıyordu.
Tufan tam olarak altı ay on gün sürdü. Sonunda sular çekilmeye başladığında Nuhun gemisi Cudi dağı üzerinde karaya oturdu.

Bunun üzerine adı Türk oldu ve TÜRK adı Gök tanrı tarafından kendi askeri olarak büyümesi ve dinini yayması için bu kavme isim olarak verildi. (Burada Gök tanrı ismi Allahu Teâlâ için kullanılmıştır. Nuh peygamberin altı oğlundan diğer bir rivayete göre dört oğlundan üçü mümin idi ve inançlarını yaşardı bunlardan biride Yafes’tir. ) Yafes bir ırmaktan geçerken boğularak ölünce onun yerine ailenin en küçüğü ama en akıllı ve güçlüsü olan Türk geçti. Türk’ün sülalesi büyüdü ve genişledi, Issık gölü ve Tanrı (Tengri) Dağına sığmaz olunca Türk yurdu olarak bilinen alana dağıldılar. Her biri kendi boyunu ve milletini oluşturdu. İşte Türk ırkının oluşumu kısaca böyledir.

Deguignes'e göre Yafes'in sekiz oğlundan en büyüğü Türk ismine sahipti. Hammer tarihinde "şecerenin ilki olan Türk... Her halde Heredot'un eserindeki Targitaos ve Mukaddes Kitap (Tevrat)’taki Taghrama'dır"
Yaşar Kalafat'a göre Türklük, ismini işte bu Türk Ata'dan almıştır. Türk Ata, Hz. Adem'in torunlarından olan Hazer'in oğlu Yafes'ten türemiştir. Türk Ata, ilahi tebligat yapılan tebligatçılar hiyerarşisinde yer almaktadır.
Rehber Ansiklopedisi'nde Yafes hakkındaşöyle bahsedilmektedir: Nûh aleyhisselâmın oğlu Yâfes mümin idi. Evladı çoğalınca, onlara reîs olmuştu. Hepsi, dedelerinin gösterdiği gibi Allahü teâlâya ibâdet ediyordu. Yâfes, nehirden geçerken boğulunca, Türk ismindeki küçük oğlu, babasının yerini tuttu. Gittikçe artan nesli Türk adıyla anıldı.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Türk tarih tezini savunurken şunları söyler: "Efendiler bu insanlık dünyasında en az yüz milyonu aşkın nüustan oluşan büyük bir Türk milleti vardır ve bu milletin yeryüzündeki genişliği oranında da bir derinliği vardır. Efendiler bu derinliği isterseniz ölçelim: Birinci ölçek tarih öncesi devirlere ilişkin ölçektir. Bu ölçeğe göre Türk milletinin kökünün dayandığı Türk adındaki insan, insanlığın ikinci babası Nuh Aleyhisselamın oğlu Yafes'in oğlu olan kişidir. Tarih döneminin belge tedarikinde pek hoşgörülü olan ilk evrelerine biz de hoşgörü gösterelim, fakat en açık ve kesin ve en maddi tarih kalıntılarına dayanarak söyleyebiliriz ki Türkler, on beş yüzyıl önce Asya'nın göbeğinde muazzam devletler kurmuştur ve insanlığın her türlü yeteneği onda ortaya çıkmıştır."
Vâni Mehmed Efendi, "Araisü'l-Kurân" adlı eserinin birinci bölümünde şöyle der: "Türklerin Benî İshâk‘tan kabul edilmesine gelince; buradaki İshâk'ın, İshâk Peygamber olduğu açıktır. Bil ki, ben Türk tarihlerinde, Oğuz Han'ın Yafes'in neslinden olduğunu gördüm. Türkler'in tamamı O'nun neslindendir. Oğuz Han, Hz.İbrahim‘le çağdaş idi. Hatta Türkler, O'nun İbrahim'e iman ettiğini ve İshak'ın kızıyla evlendiğini de iddia ederler ve Türkler, Kurân-ı Kerîm'de zikredilen Zülkarneyn ile kastedilen, Oğuz Han'dır derlerdi
Arap tarihçisi el-Mesudi'ye (X. yy.) göre, Türkler, Nuh Peygamber'in üç oğlundan biri olan Yafes (diğerleri Ham ve Sam)'in soyundan iniyordu. "Tac-üt Tevârih" yazarı Hoca Sadettin Efendi dâhil bütün Osmanlı vak'anüvis (resmî devlet tarihçi)leri bu görüşü aynen benimsemiştir.
Joseph Deguignes de "Büyük Türk Tarihi" adlı kitabında, Türklerin atası olarak Nuh Peygamberin oğlu Yafes'i zikretmekte, hatta Yafes'in oğullarından birinin adının Türk olduğunu, Hazar, Türkistan ve Volga ırmağı çevresinde yaşadığını ifade etmektedir. Bunları çoğaltmakta mümkündür Şöyleki;

İşte böylesine gerçekçi yaklaşım ile Gök Tengri’nin adını Türk koyduğu ve Yeryüzündeki askerleri olarak iltifat ettiği kavmin doğduğu geliştiği yerdir Tanrı (Tengri) dağı. Altın olmadığı ispatlanmasına rağmen saygı ve sahiplenme duygusu ile Altın dağları adı da verilen Tanrı dağlarına hiç görmediği halde özlem duyan hasret çeken Anadolu Türklerinin bu duygusu ancak böyle anlaşılabilir.
Tanrı Dağı Tarihte adı geçen, geçmeyen unutulmuş büyük kahramanlara ait destanların yazıldığı yerlerdir. Böylesine büyük kahramanlıkların yaşandığı bu coğrafyaya şimdi hüzünlü bir bakış sergilememizde sanırım bizlerin de hataları olsa gerek. Tanrı dağının en tepesine ulu hakanının ismini verenler, bugün bu topraklar da Turan’a ulaşamadığı için boynu bükük bir ifade ile mazide yaşadığı o haşmetli günlerini arıyor. Kağan Tanrı tepesi ( Khan tengri ) kutsal Tanrı dağının zirvesinden, Türk’ün silik mazisine hüzünle bakıyor.
Tanrı dağları’nın tepelerinde kar, eteklerinde her rengin kuşağını içinde barındıran yeşillik vardır. Ormanlarla kaplı Tanrı dağı’nın çoğunluğunu çam, ardıç,şimşir gibi ağaçların kaplar. İşte bu ağaç ve bitki kokularının büyüsü Tanrı dağına ayrı bir güzellik ve haşmet verir. Kendisi birer efsane olan Türkler Tanrı dağını kutsal bilmiş, ne Tanrı dağının altında nede üstünde "altın" olmadığı halde bazen "altın dağları" demiş, içinden çıkan nice kahramanlarına yuva olan bu tepelere ağıtlar yakmıştır.

Kaldı ki daha dün gerçekleşmiş gibi anlatacağınız ve adına "geçmiş" yakıştırması yapacağınız Türk tarihi 10 bin yıllık bir gelenekten gelirse, bu köklü kültürün dünya medeniyetindeki önemini anlamış ve sahiplenmiş oluruz. Dünyanın neresinde olursa olsun "Yesi" de "Çimkent" de Uluğ Türkistan da bir gün yaşamak, bir Türk için ne güzel kavuşmadır. Ve hasretin dinmesi anlamını taşır. Aslında nerede olursak olalım hepimizin sılası öz vatanı değimlidir Tanrı Dağı.
Bugün biz Türklerin içinde bulunduğu en büyük sıkıntı, hiç şüphesiz tarihine küsmüş, geçmişine düşman bir vurdumduymazlıkla mazisine kayıtsız kalmasıdır. Biz yüreklerinde bu büyük Mefkûreyi yaşatanlar ve ecdadına sahip çıkarak yüceltenler olarak Tanrı Dağlarının o sisli tepelerine hala özlem ile bakıyoruz. Khan Tengri nin heyecanını, yaşanan kahramanlık hikâyelerini içimizde sımsıcak tutuyoruz. Dağlar acılı insanların meramını sinesinde saklar. Sisli puslu dağlar bilinmez manevi bir güç verir adeta, dağları ardına alanlara.
Tanrı dağları ne kadar uzak olsa da, Türk’ün içinde beslediği o büyük mefkûre onları canlı ve diri tutmaya yetecektir. Tanrı dağları bir dilektir. Türkün şerefli mazisinin devasa ispatıdır. Doğu Türkistan’ın gelecekte bağımsızlığına da şahit olacak, geçmişten bugüne uzayan Türk’ün hürriyet ateşinin yakılacağı mekânın adıdır.
Şimdi titreyip kendimize gelme zamanı, daha ne kadar zaman tanrı Dağının boynunu bükük bırakacağız.Şimdi ayağa kalkma zamanı. Yıllarca bu coğrafyaya hükmetmiş kahramanlıkları tüm dünyaca bilinen atalarımız; Hanlar hanı Oğuz Han, Yoktan bir millet, bir devlet kuran Tiğin Mete, Dönemin en bilgilisi Bilge kağan, Avrupa’yı titreten Atilla, Peygamberimizin övgüsüne mazhar olmuş Fatih Sultan Mehmet Han, Türkler bitti derken yeniden dünyanın sahnesine çıkaran Mustafa Kemal ve diğer sayamadığımız sayısız Türk büyüğünün uğraşlarını, çabaların boşa mı çıkaracağız. Her birimiz bir Türk Milliyetçisi ve Turan sevdalısı olarak şaha kalkmanın zamanı geldi. Bozkırlarda başıboş gezen bozkurtların bir araya gelme ve Tanrı Dağına yürüme vaktidir vakit. Herkesin uyuduğu yerde uyanık kalmak, herkesin uyanık olduğu yerde gözümüzü dört açmak gerek.Tanrı dağları bizim için kutsaldır ana vatanımızdır. Bugünkü siyasi coğrafya dikkate alınırsa, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan ve Çin'in Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nin merkezi kısımlarına yayılır. Tanrı Dağlarının 1,000,000 km² lik alanı kapladığı hesaplanmıştır.
Kuzeyde Çungar ve Güney Kazakistan düzlükleri, güneydoğuda Tarım Havzası, güneybatıda Hisar ve Alay Sıradağları ile sınırlanır.
Tanrı Dağlarını Pamir Dağ Sisteminden Hisar Vadileri ayırır.
Kaynak http://www.turkelleri.com/koseyazisi-42-Tanri-Daglari-neden-Turk-icin-Kutsaldir-Kursad-destani-1.html , https://tr.wikipedia.org/wiki/Tanr%C4%B1_Da%C4%9Flar%C4%B1
Düzenlenmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder